18 Eylül 2011 Pazar

"Gri Hücrelerden Döküntüler..."

Yalanlarımız Güzel İnanması Zevkli


Yalan söylemek apayrı bir meziyet. sıklıkla yapıyoruz bunu. seviyorum derken, özlüyorum derken, hatta kardeşimsin derken.

insan ilişkilerinin üzerine kurulduğu hassas dengeler bu yalanları zorunlu kılıyor. yani aslında iyi yalan söyleyebilen insanlarla iyi ilişkiler kuruyor.

hiç gülesim yok ama salak salak sırıtabiliyorum yalanı en popüler olanı bana göre. böylece ne kadar pozitif ve optimist bir insan olduğumuzu, hiç kendimizi üzmediğimizi dolayısıyla da hep mutlu olduğumuzu ve olacağımızı anlatırız bu yalanla. öyle mal mal gülümseriz ortada hiçbirşey yokken.

bir de yargılarımız vardır örneğin. güya herkesi kabul eden, herkesin yaşam biçimine saygı duyan bir anlayışımız vardır. kimin ne bok yediği zerre kadar ilgilendirmez hiçbirimizi. ta ki o insan müsade isteyip kalkana kadar. o gidince yorumlar başlar, en ince ayrıntısına kadar ilk giden kişi değerlendirilir, notu verilir, cezası kesilir.

bir de seksüel yalanlarımız var ki inanması en zevkli yalanlarımız bence bunlar. hiçbirimize göre dış güzellik önemli değildir, insanın içi güzel olsundur. ama aslında hiç de öyle değildir gerçek. herkes içten içe üzerine ne giymesi gerektiğini, nasıl görünürse nasıl insanların çekim alanına girebileceğini, nasıl bir toplumsal varoluşla insanları kendine çekebileceğini ince ince hesap eder. biraz kilolu olanlarımız hoş sohbet edilecek iyi insanlardır. onlarla yatılmaz. arkadaşlarımızın eski sevgilileri dünya ahiret bacımızdır, onlar etkilenmeye çalışılmaz. ne kadar paramız olduğunu dışarıya göstermeye çalışmayız örneğin. markalar, firmalar, şirketlerle küsüzdür, bizim için bir anlam ifade etmez. sosyal ve sınıfsal olarak geldiğimiz nokta, aile yapımız ve entelektüel düzeyimiz hep çok cici noktalardadır. hiç aşırıya kaçmaz, annemiz bize küfretmez, babamız terketmez, her istediğimizde bize harçlık verir biz de yalanlarımıza uygun zeminler satın alırız o paralarla.

bizim için hiçbir iş önemli değildir. her işi yaparız. bir gün garson oluruz bir gün öğretmen. ve girdiğimiz her ortamda yine eşit kabul ediliriz. çünkü kazandığımız para bizi belirlemez.

sorunlara sahip olmak hastalık gibidir bizim için. o yüzden ya hiç sorunumuz yoktur ya da hiç göstermeyiz. çünkü sorunlarını, zayıflıklarını apaçık gösteren, daha doğrusu kendini insanlara tamamen açan insanlar güçsüzdür, hastadır, hem de çok. hayatı kötü giden insanlara yardım etmeye çalışırız hep. çünkü bizim hayatımız kötü gitmez. biz hep sevgiyle büyümüşüzdür, ne istediysek alınmıştır, neye özendiysek ulaşmışızdır. bu yüzden sorunlu insanlar ya sorunlarını aşmalı, ya da sessizce gitmelidir; mutlu insanları da mutsuz etmemek için.

en iyi müzikleri dinler, en iyi filmleri izleriz. en güzel kadınlarla, en yakışıklı adamlarla yatarız ve bizi kimse üzemez. çünkü üzülmek ayıptır. yalnızlık yanlıştır.

biz sarhoş olmayız, asla saçmalamayız. kimseye asılmayız, mastürbasyon yapmayız, çaresiz kalmayız.

biz eroin vurmayız
biz kimseyi kırmayız
biz hapse girmeyiz
biz işten atılmayız
biz ağlamayız

ve biz asla ölmeyiz.


(CEREVS)