23 Eylül 2008 Salı

8 Eylül 2008 Pazartesi

7 Eylül 2008 Pazar

6 Eylül 2008 Cumartesi

ERİKLİ SAHİLİNDE YALNIZ KIZ

Ayışığında gidip gelir kayıklar
Bir öpücük kondurur heran kumsala deniz
Erikli sahilinde yalnız kız
Açar kollarını duyguların en güzeliyle
En güzeline

Kumsalda mavi beyaz kırmızı
Sarmaş dolaş olmuş anılar
Erikli sahilinde yalnız kız
Kumsaldaki izlere dalar

Ateşin başında kahkahalar
Kıyıya çekili sandallara vurur
Ilık bir rüzgar eser
Erikli sahilinde yalnız kız
Yanar dudakları kurur kavrulur

Gecenin yarısında düşlerin en güzeli
Alev alev yanan ateş ve gitar nağmeleri
Erikli sahilide yalnız kız
Bir şarkı mırıldanır
Ayrılık şarkısıdır

4 Eylül 2008 Perşembe

"ERİKLİ SAROS GULF TURKEY"















Bu Yazıyı Paylaşın

"KIRMIZI KALEM"


SU SIKINTISI

Milliyet te Edirne'de su taşkını olacağı uyarısı yapan Edirne Valiliği'nden bildirildiği belirtilen bir yazı...
Hemen altında bir başka ilimizde çekilen vede çekilmesi ihtimali olan su sıkıntısıyla ilgili bir yazı...
Vaktiyle bir ecnebii gelmiş Edirne'ye...Güldür güldür akan Meriç Nehri'ne bakıp kırık dökük Türkçesiyle:
-Bu su hep booyle akaar...demiş bizimkilere...
-Akaaar...demiş bizimkiler.
-Sizdee booyle bakaarr...
-......baş sallayıp boyun bükmüş bizimkiler.
-Vesselaamm...demiş ecnebii.

Yukarıda ki hikayeyle yorumu harmanlayıp daha detaylı yazıp Milliyet'e yollamak istedim.Meğer üye olabilmek ne kadar zormuş...
Hani Muzaffer İzgü'nün ünlü bir hikayesi var...Adam kilo veremiyormuş yıllardır.Zayıf yapılı bir dostu''Devlet dairesine işin düşmüyor mu...''diye bir fikir vermiş.Adamın aklına devletten alacağı altmış kuruş gelmiş...Düşmüş işin peşine bir ayda sekiz kilo mu ne vermiş...
Bir hikaye de bende var.Daha sonra süslenmiş haliyle yazacağım.Vaktiyle Nurullah Ataç Akbaba Mecmuası'na Kenan Akıncı'yı davet etmişti. Kenan Akıncı'yla birlikte gitmiştik.Kırsal kesimden geldiğimiz her halimizden belli oluyordu anlaşılan... Kapıcı bizi içeriye almamış kapı girişindeki bank'ta akşama kadar bekletmiş...Nurullah Ataç'ta akşama kadar Kenan Akıncı'yı beklemişti.(Nur içinde yatsınlar.)
Yıllar geçti Neyzen'in dediği gibi''yumruk yine aynı yumruk sadece el değişti''zılgıt aynı...Böyle mi olmalı.Böyle olmak zorunda mı...
Milliyet ve benzeri yüce kuruluşlar bu tür protokolleri aşmalıdırlar.Öyle beş-altı kere aynı cevabın alınabileceğini bile bile sorulan sorulara gerek yoktur.Dolayısıyla çeşitli kuruluşlara bankalara/internet hizmetini tekelinde bulundurup hizmet etmemeye yeminliymiş edasıyla davranan Türk Telekom ve hizmelilerine/özelleştiğini henüz idrak edememiş TEK ve çalı
şanlarına/tapu/nüfus/muhtarlık gibi kuruluşlara örnek olmalıdır.
Arada sırada küçük bir köşe açılıyor"Ne zaman adam oluruz"diyor ya...


3 Eylül 2008 Çarşamba


" Süleyman DEMİREL'den "

" KADI "

Kadı , bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku
gelmiş.

Vitrinde, güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen
nefis bir ördek var. Kadı, fırıncıya 'Ben bunu aldım' demiş.

Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp
vermiş.

Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: 'Hani bizim ördek?'

Fırıncı boynunu büküp 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş.
Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü
çıkarınca korkup kaçmaya başlamış...

Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir
kadının üstüne düşmüş.

Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının
peşine düşmüş.

Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir
vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...

Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak
kadının karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş... Ördeğin sahibi, 'Bu adam ördeğimi hiç
etti' diye şikáyet etmiş.

Kadı, fırıncıya sormuş: 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'

Fırıncı 'Uçtu' demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış:

'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına
gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek fırıncının beraatine
karar vermiş.

Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş... Onun şikáyetine de
kara kaplı defterden bir madde bulmuş: 'Her kim, gayrimüslimin iki
gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla...'

Davacı 'Ne olacak?' diye sorunca kadı, 'Şimdi' demiş,
'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü
çıkaracağız.'

Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu
davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da kadı, 'Tamam' demiş,
'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.'

Böyle olunca fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş
Yahudi'ye: 'Senin şikáyetin ne?'

Yahudi ellerini açmış, 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş,
'Adaletinle bin yaşa sen e mi?'

Kıssadan hisse: Ananı öpen kadı ise kime şikáyet edeceksin?